İnanılmaz Gerçekler l
Melekler, hayaletler, telepati, yeniden dirilenler, ölümünü
önceden bilenler, haberci rüyalar...
26 Yıldır Türkiye,
A.B.D. ve Ortadoğu'da parapsikoloji alanında önemli araştırmalar
yapan Berrin Türkoğlu, haber3.com’da....
Haberci rüyalar,
ilginç rastlantılar, hayaletler, melekler, ölümden sonra yaşama
dair ipuçları, ölüp de yaşadığı mekânı terk edemeyenler, bu
dünya ile öte âlem arasına sıkışmış varlıklar, rüya
kanalıyla fark edilen gerçekler gibi birçok yaşanmış ve gerçek
paranormal olaylara tanıklık edebileceksiniz.
Anlatan:
Sezgin Aksu
Yer: İstanbul
Tarih: 1998
Yıllardır
çocuk sahibi olamıyorduk kalp rahatsızlığım buna engeldi.
Bir
temmuz sabahı yatakta rahat nefes alamadığımı hissettiğimde
eşimi uyandırmak için pijamasını çekmek,yapabildiğim son
şeydi.
Her nefes verişimde gücümün yavaş, yavaş
kaybolduğunu anlıyordum.
Adeta kan damarlarımdan
çekiliyordu. Birden bütün enerjim tükendi ve yukarıya doğru
yükseldiğimi fark ettim. İnanılmaz derecede rahatlamıştım.
Bütün
acılarım sona ermişti. Aşağıda yatan bedenimi eşimin
kucaklayarak arabaya taşımasını seyrediyordum.
Onu
sakinleştirebilmek için ,iyi olduğumu söyleyebilmek için çok
uğraşmama rağmen başarılı olamıyordum.
Çaresiz
eşimi kucağındaki beni takip etmeye başladım. Hasta haneye
ulaştık beni hemen ameliyata aldılar.
Birden yanımda
iki kişi belirdi çevrelerinde anlatamayacağım bir ışık vardı.
Parlak ve sıcak tesirler saçan bir ışık. Gülümseyerek biz
senin hep yanındaydık yeryüzündeki koruyucu melekleriniz
dediler.
Konuşarak değil düşüncelerimizi okuyarak
anlaşıyorduk. Yatakta yatan bedenimi ameliyat masasında bırakarak
hızla yükselmeye başladık.
Beraber bir tünele girdik
asırlar gibi süren bir süreden sonra tünelin ucunda bir ışık
gördüm.
Güneşten bile bin kat daha parlak bir ışığın
bir varlığı kapladığını gördüm. İçime çok şiddetli bir
sevgi seli aktı.
Varlığın arkasında ise daha önce
kaybettiğim yakınlarım vardı ve bana sevgi ile
bakıyorlardı.
Kendime bakmak istedim ama çevreleyen
ışık buna engel oldu Çok merak ediyordum nasıl bir bedene
sahiptim.
Karşımdaki varlıklar gibi ışık seli içinde
miydim? O anda düşüncelerimi okuduğunu hissetim o varlık bana
düşünce yoluyla daha oraya gidebilmem için zamanımın olduğunu
ve geri dönmem gerektiğini sevgi seli şeklinde iletti. Geri dönmek
istemiyordum.
Bir gülün önünde durdum gül sanki Allah
ın adını tekrarlıyordu.
O anda Allahın sevgisini içimde
yoğun bir şekilde hissetim. O ışıktan varlık biraz geri
çekildi, daha önce ölen yakınlarım şeffaf ama ışıklı bir
beden şeklinde yanıma gelerek bana bir kız çocuğunu
gösterdiler.
Onu çok sevdiğimi onunda beni çok
sevdiğini hissettim, geri dönmem gerektiğini ve yapmam gereken
görevlerim olduğunu bana sevgi kanalı adını vereceğim bir
iletişim şekliğiyle aktarmaya başladıklarında çaresiz bir
şekilde geri dönmem gerektiğini kabul ettim.
Hasta hane
odasına geri dönüşüm çok hızlı oldu sanki ışınlanmıştım.
Doktorlar panik içinde benimle uğraşıyorlardı.
Odanın
bir köşesinde ise yukarıda gördüğüm kız çocuğu gülümseyerek
ameliyatımı izliyordu.
Gerisi koyu bir
karanlık….Ameliyatımın üzerinden üç yıl geçti. Doktorlar
ameliyat sırasında defalarca beni geri getirdiklerini ifade
etmişler eşime…
Geçen yıl eşim kimsesiz bir kız
çocuğunun olduğunu istersek evlat edinebileceğimizi söylediğinde
çok heyecanlandım sahipsiz bebek 10 günlüktü.
Hemen
işlemleri başlattık ve iki ay sonra bebeğimize kavuştuk.Bir
yaşına basmak üzere olan kızımız göklerdeki kız çocuğuna
hiç benzemese de yüreğimde uyandırdığı sevgi aynı….
ÖLEN
BABANIN YARDIMI
Anlatan :Azize Saçan
Yer
:Trabzon
Tarih :12 Eylül 2000
Babamın çok ağır
olduğu haberini aldığım da eşim görevi nedeniyle Bosna
Hersekteydi.
Babam ise Trabzon da bir dağ köyünde
yaşamla ölüm arasındaki çizgide gidip geliyordu.
Kanser
bütün vücudunu sarmış yapılacak bir şey kalmamıştı
Çaresizce
yeni ehliyet alan oğlumla yola çıktık.
Beş yüz
kilometrelik yol göze alınacak gibi değildi ama başka çaremiz
yoktu babamın son günlerinde yanında olmalıydık. O akşamüzeri
hemen yola çıktık.
Dağlara vardığımızda yağmur ve
sisin tam ortasında kalmıştık Yolu bilmeyen oğlum kaplumbağa
hızıyla gitmeye çalışırken oğluma belli etmeden bildiğim
bütün duaları okuyordum içimden.
Eve birkaç saatlik
yolumuz kalmıştı. Virajdan kıvrım, kıvrım olan yolun yarısına
gelmiştik ki önümüzü göremez olmuştuk sis her yanımızı bir
karabasan gibi sarmıştı.
Arabanın farlarıyla bir, iki
metre önümüzü zar, zor görüyorduk.
Oğlum gergin bir
vaziyete direksiyona yapışarak en ufak bir kayma sonumuz olur
değince,
Biliyorum keşke aşağılarda bir yerde dursaydık
dedim.
Pencereden aşağı baktığımda çok aşağılarda
bir minarenin ışıkları nokta gibi gözüküyordu. Bu da dağın
en yüksek bir yerinde olduğumuz anlamına geliyordu.
Oğlumun
suratı iyice gerilmiş son bir gayretle arabayı yolun üzerinde
tutmaya çalışıyordu. Bana bu haliyle babamı hatırlattı. Üçümüz
birden aynı zamanda mı ölecektik.
Her iki tarafımızda
ağaçların olması gerekiyordu ama artık sis görüş alanımızı
tamamen kapatmıştı adeta boşlukta gidiyorduk.
Bütün
bunlar yetmiyormuş gibi yağmur olanca şiddetiyle yeniden başladı.
Tam bu sırada araba göremediğimiz bir yere çarptı ve kontrolden
çıktı.
Artık öleceğimizi anlamıştık. Tam o sırada
ön camın üstünde babamın yüzünü gördük sanki arabanın
yönünü değiştirmek için arabayı çevirmeye çalışıyordu.
Bir
yere çarptığımız anda babamın görüntüsü kayboldu.
Yağmurun
dinmesini beklerken oğluma baktım. Başını direksiyona dayamış
hıçkıra, hıçkıra ağlıyordu.
Yavaşça kapıyı
açtım bulunduğumuz yer uçurumun karşısındaki ağacın altıydı
anlaşılan ters dönüp ağaca çarpmıştık.
Sabaha
kadar bekleyip yoldan geçen bir araba ile köye ulaştık.
Babam
dört saat önce ölmüştü…. Tam bizim ağaca çarptığımız
zamana rastlıyordu ölümü….
Acaba babam öbür
dünyaya olan yolculuğunu bir an ara verip bizi ölümden mi
kurtarmıştı… Neden olmasın…
Yorumlar
Yorum Gönder