Kayıtlar

Ocak, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ll. Ramses canlanıyor

ll. Ramses canlanıyor Ahmet bin aziz, o akşam nöbeti arkadaşından devralır almaz her zamanki gibi müzeyi şöyle bir dolaşmaya başlamıştı. Hergün binlerce ziyaretçinin Kahire ulusal müzesinde hayret ve zevkle izledikleri firavun ll. Ramses’in mumyasının bulunduğu odaya girdi. Sıcak mısır güneşinden gerek tarihin, gerekse ziyaretçilerin rahatsız olmaması için yekpare taş bloklardan yapılmıştı koca bina. Tıpkı bir piramit gibi..  1886 yılında müzeye misafir olan ll. Ramses’in mumyası kalın kırılmaz camdan yapılmış havasız camekânın içinde öylece yatmaktaydı. Her şeyin yolunda olduğuna kanaat getiren Ahmet, geniş camdan içeri dolan ay ışığının yeterli olduğunu düşünerek, elektrik düğmesine elini uzatmıştı ki birden büyük bir çatırtı, ardından da kırılan cam sesleri duydu. Dönüp hükümdarın tabutuna baktığında korkudan dizlerini bağının çözüldüğünü hissetti. Firavun’un lahid içinde uzanmış, yatan mumyası birden bire kalkıp oturmuş, başını kuzeye çevirmiş, göğsü üzerinde kavuşturulmuş

Dans eden heykelcikler

Dans eden heykelcikler 1950 de Meksika’nın Acambara yöresinde araştırmalar yapan arkeolog –bilim adamı Waldemar Julsrud pişmiş kil, taş ve kemikten yapılmış bir düzine kadar heykelcik bulmuştu. Çeşitli insan ve hayvan figürlerini simgeleyen bu eserler gerçeğe o kadar uygun yapılmıştı ki insanın neredeyse onların canlı olduğuna inanası geliyordu. Güneş batıp ta çadırına istirahata çekildiğinde Julsrud, masanın üzerinde yan yana yerleştirdiği bu garip heykelcikleri inceliyordu. İşte o anda hayret ve şaşkınlıktan aklını kaçıracak gibi oldu. Heykelcikler kelimenin tam anlamıyla canlanmışlar, ellerini, kolların, kafalarını, kuyruklarını oynatıyorlardı. Bu ürkütücü manzaraya daha fazla dayanamayan Waldemar Julsrud, telaşla yardımcılarını çağırdı. Az sonra küçük çadırı dolduran altı bilim adamının gözleri önünde heykelcikler garip danslarını sergiliyorlardı. Bu inanılmaz olay ilk güneş ışığı çadıra girene dek devam etti. Tüm gece boyunca uzuvlarını hareket ettirerek konuş

Adadaki heykeller

Resim
Adadaki heykeller  “Adada altıbin kişi yaşıyor. Heryerde büyük kulaklı kırmızı taçlı dev heykeller var. Adaya Easte Island adını veriyorum.” 1722 yılında Hollandalı Amiral Roggeveen hiçbir harita da rastlamadığı ilginç adayla ilgili raporunda böyle yazıyordu. Sözü geçen heykeller bacaksız ve kolsuz insan figürleriydi. En büyük özellikleri çok büyük kulaklarıydı. Yüzlerinde hiçbir anlam yoktu. Gözleri çukur, dudakları inceydi. Başlarında da kırmızı taştan yapılmış birer taç vardı. Boyları beş metreden oniki metreye kadar değişiyordu. Sayıları 230 taneydi ve genellikle sönmüş bir volkanın çevresinde yoğunlaşıyorlardı. Şapkaları dışında tüm parçaları yekpare taştan yapılmıştı. Bu heykeller kimi temsilen yapılmış? Ada da ne işleri var? Niçin sayıları bukadar çok. Kim yapmış? nasıl yapmış? Bütün bu sorulara bir cevap bulabilmek için gezginler büyük bir çaba sarfetmişler. Ama sonuç herzaman sıfır olmuş… Sırrın çözülebilmesi için tek bir umut var. Yine adanın çeşitli yerle

Kaybolan Ülke ATLANTİS

Kaybolan Ülke ATLANTİS  Atlantik Okyanusundaki muhteşem efsanevi ada … Atlantis Aralarında Eflatun’un da bulunduğu antik çağ’ın pek çok Yazarı ve düşünürünün eserlerinde anlatılmaktadır. Milattan yaklaşık 600 yıl kadar önce Atinalı kanun koyucu Solon’a bir grup mısırlı rahip denizin ortasında bulunan fantastik bir krallıktan sözetmişlerdi. Bu rahipler Solon’a bu krallığın 9000 yıl önce çok güçlü bir krallık olduğunu anlatmışlardı. Eflatun’un anlattığı öyküde de Atlantis’in iç içe geçmiş birkaç adadan oluştuğu söylenmektedir. Ortada bir su kanalıyla çevrilmiş bir ada bulunmaktadır. Bu su kanalı da çemberimsi bir adayla çevrelenmiştir. Bu adanın da etrafı çemberimsi bir su kanalıyla kuşatılmıştır. Tümü birden iç içe dokuz su ve dokuz da kara çemberi bulunmaktadır. Atlantis hükümdarı, Yunan mitolojisinde Poseidon adı verilen deniz tanrısı Neptün dür.   Neptün   burada karısı Cleito ile birlikte yaşamaktadır. Beş ikiz olmak üzere toplam on tane oğulları bulun

Canlı kardan Adam

 Canlı kardan Adam Her gün duasını yapan peder Bouldrealt  1875 yılı Noel sabahı duasını hızlıca yaparak balığa çıktı.  Bir an önce işini yapmalıydı yoksa fırtınaya yakalanmak an meselesi olurdu. Çünkü bir süre sonra St. Lawrence körfezinde fırtına patlayacak ve işi çok daha zor olacaktı. Dört gün sonra fırtına dindi bir grup çocuk yapacakları kızak için gereken tahtaları toplamaya sahile indiler. Kısa zamanda da ihtiyaçları olan tahtaları buldular. Kereste yüklü bir gemi batmıştı. Bu gemiden gereken tahtaları alarak yola koyuldular. En önde yürüyen çocuk birden korkunç bir çığlık attı. Olduğu yerde dondu kaldı. Nefesi kesilmiş korkudan kaskatı olmuştu. Karşılarında kendilerine doğru yürüyen kocaman beyaz bir dev vardı. Bu bir kardan adamdı. Bir sarhoş gibi; bir sağa bir sola yalpalayarak yürüyen devin korkusu yüzünden çocuklar ellerindeki tahtaları atarak kaçışmaya başladılar. Ertesi sabah güneşin ilk ışınları ile birlikte bir grup balıkçı ağlarını alarak sahile indil

Belgeseller