4 kıtanın ele geçmeyen yaratıkları

 1920 lerde Sovyetler Birliği Yakutlar bölgesinde köylüler üzüm topluyorlardı. Birden bağı içinden İnsan- hayvan karışımı bir yaratık gördüler. Onu yakalamak istediler. Fakat elerlinden kaçırdılar. Sonradan bu olay üzerine hazırlanan raporda köylülerden biri şöyle diyordu:


“O da bizim gibi küçük üzümlerden topluyordu. Bunları iki eliyle ağzına tıkıyordu. Bizi görünce ayağa kalktı ve boyu tam olarak görüldü. Çok uzun ve inceydi. Ayakları çıplaktı. Üzerindeki deri sanki bir geyik derisiydi. Uzun kolları, fırça gibi taranmış saçları vardı. Yüzü aşağı yukarı bir insanınki kadardı. Gözlerinin üzerindeki küçük alnı öne doğru çıktı. Çenesi bir insanınkinden daha büyük ve genişti. Biraz uzun olması dışında insana çok benziyordu. Çok hızlı koşuyordu. Her üç adımda bir sıçrıyordu…”


Başka yerlerde de benzer olayların görünmesi üzerine Sovyet yetkili makamları, bu yaratıklara Çuçuna adını taktılar. Çuçuna Rusçada kimsesiz demektir.


Kulübenin kapısını açıp kaçan çuçuna

İkinci dünya savaşından sonra Sovyetler birliğindeki ilk çuçuna olayı 1946 yılında Muhammed Tomakov’un başından geçti. Tomakov geçmişte büyük bir çiftliğin müdürüydü. Avlanmaya çıktığı bir gün, insana benzeyen çok acayip küçük bir yaratığa rastladı. Yaratık kıllarla kaplıydı. Koşarken dört ayağı üzerinde koşuyor ama durduğunda arka ayakları üzerinde kalkıyordu. Tomakov onu kıskıvrak yakaladı. Bir dağ kulübesine kapadı. İp bulmak üzere çiftliğe döndü. Kulübeye tekrar döndüğünde kapı açıktı ve yaratık yoktu..


Dr.jenna Kofman’ın araştırması


Sovyetler Birliğinde acayip yaratıklarla ilgili olayların arakası kesilmedi. Hayvan bilimcisi Dr.jenna Kofman 1955 yılında Kafkas dağlarında bir araştırma gezisi yaptı. Dört bine Yakın kişiyle görüştü. Özellikle dağlık ve ormanlık bölgelerde çok sayıda çuçunanın yaşadığını tespit etti.


Kırmızı gözlü yaratıklar


1960 yılında yine Sovyetler Birliğinde Obi Nehri yakınlarında avlanan Sibiryalı br avcının başından çok ilginç bir olay geçti.

Bir av dönüşü hava iyice kararmış köpekler aniden hırlamaya başladılar. Bu çok yakında bir tehlikenin olduğunun işaretiydi. Sibiryalı avcı derhal tüfeğine sarıldı. Feneriyle etrafı taradı. Ağaçların arasında koyu renk kıllarla kaplı vahşi adamlar gördü. Bunların kolları uzundu ve en önemlisi gözlerinin rengi koyu kırmızıydı. Bir an tereddüt etikten sonra hepsi birden ormanın içine kaçtılar.


Pamir dağlarında 34 cm lik ayak izi


Sovyetler Birliğinin güney sınırlarındaki Pamir Dağları insan hayvan karışımı yaratıkların görüldüğü yerlerden biridir. Bu dağlar Himalayaların kuzeydoğu uzantısıdır. 1979 yılında bir Sovyet gezgin gurubu, burada 34 cm uzunluğunda ayak izleri buldu. İzlerin parmak kısmındaki genişliği ise 16,5 cm idi. Konuyu inceleyen uzmanlar hiç bir hayvanın bu büyüklükte bir ayağa sahip olmadığını söylediler. Bu izlerin de gizemi çözülemedi.


Çindeki Yetiler


İnsan hayvan karışımı yaratıkların en çok görüldükleri yerlerden biride Çin’dir. Orada bu yaratıklara yeti denir.

Çin de çok sayı da yeti olduğu biliniyor olmasına rağmen, kayıtlara giren olay sayısı azdır. Çünkü Çin yetkili makamları, uzun yıllar yeti olaylarına ilgisiz kaldılar. Ta ki Şansi Eyaleti komün Başkanı; Pang Genşeng’in başından böyle bir olay geçene kadar.


Pang Genşeng, 1977 Haziranında Taibei Dağlarında odun kesiyordu. Birden kıllı bir adam gördü. Sonrada olayı şöyle anlattı.


“ Yaratık iyice yanıma geldi.  Çok korktum. Sırtımı bir kayaya vererek geriye doğru çekilmeye başladım. Kıllı adam 2,5 metre kadar yakınıma geldi. Bir an durduktan sonra l metre daha yaklaştı. Baltamı kaldırdım eğer biraz daha yaklaşırsa üzerine saldıracaktım. Uzun bir süre birbirimize baktık. Sonra yerden bir taş aldım yaratığa fırlattım. Göğsüne çarptı. Birkaç kere bağırdı. Sol eliyle taşın çarptığı yeri ovuşturdu. Bana bakarak ağır ağır uzaklaştı. B süre bir ağaca yaslandı. Arından orman içine girerek kayboldu.

Boyu yaklaşık 2,10 m’ydi. Eğik bir alnı, çukura kaça Siyah gözleri vardı, çenesi çıkıntılı ön dişleri ise çok büyüktü. Koyu kahverengi uzun saçları omuzlarına düşmüştü. Vücudu ve yüzü kıllarla kaplıydı. Elleri dizlerine kadar uzanıyordu…”

Çin Bilimler Akademisi, Pang Genşeng’in başından geçen olayı araştırdı. Fakat kıllı damın sırrını çözemedi.


Japonların hipagonu


1970 yılında Japonya’da Hiroşima yakınlarında hiba Dağında inanılmaz bir olay oldu. Bu bölgede yaşayan Japon köylüleri daha önceden hiç görmedikleri bir yaratık gördüler. İnsan hayvan karışımı olan bu yaratığa hipagon –Hiba yaratığı- adını verdiler.


Dünyanın nüfusu en sık ülkelerinden olan Japonya’nın insan ayağı basmamış yeri hemen hemen hiç yoktu. Hipagonlar nereden gelmişlerdi. Eğer daha önce varidiyseler şimdiye kadar nasıl saklanışlardı?

Japonya’da bir başka olayda çiftçi Albert Kubo’nun başından geçti. Kubo 1974 yılında bir gün pirinç tarlasında gübreleme yapıyordu. Birden 1,5 metre boyunda kocaman gözlü v pis kokulu bir yaratık gördü. Kubo olayı şöyle anlattı.


“taş kesilmiştim. Beni asıl etkileyen kokuydu. Sanki bu yaratık bir pislik çukurunda yıkanmıştı. Yada üzerine inek gübresi sürmüştü. Kokudan bayılacak hale geldim. Kendimi toplar toplamaz eve doğru koştum. Bir daha dönüp arkama bakmadım…”



Avustralya’nın ormanlarında



Avustralya kıtası uçsuz bucaksız ormanlarıyla dünyada insan- Hayvan karışımı yaratıkların en çok rastlanıldığı ülke olarak bilinir. Fakat bunu kanıtlamak çok zor çünkü burada henüz insanların girmediği binlerce kilometrekarelik ormanlar vardır.



Avustralya yerlileri bu bölgedeki yaratıklara Yowl adını taktılar. 18.yy sonundan beri, özellikle yeni

Güney Galler’de ve Queenslan da yeni kurulan yerleşim merkezleri yakınlarında birçok yowli görüldü.


Kayıtlara geçen ilk olayın tarihi 3 Ekim 1894 tür. Bu tarihte yeni Güney Galler de  Snowball’de yaşayan johnnie adında bir çocuk, evinden postahaneye gidiyordu. Karşısına uzun kıllarla kaplı bir yaratık çıktı. Küçük johnnie çok şaşırdı. Bütün gücüyle açık araziye doğru koşmaya başladı. Koşarken ayağını bir kütüğe çarptı ve yere düştü. Korkuyla yaratığın durduğu yere baktı. Onun hala orada olduğunu fark etti. Yaratığın boyu 1,80 m kadardı ve oldukça yapılıydı. Johnnie kendini toplar toplamaz ayağa kalktı ve kaçmaya devam etti.


1903 yılında bir yılında bir yowi olayı.


1903 yılında yine Yeni Güney Galler’de Brindabella bölgesinde kamp yapan iki kardeşin başından garip bir yowi olayı geçti. Joseph ve William Web kardeşler bir sabah çevreyi incelemek için bir  gezi düzenlediler. Birden gırtlaktan gelen derin bir böğürme sesi ve baka gürültüler duydular. Etrafta bir olay olduğunu anladılar. Daha sonra Joseph Webb olayı şöyle anlattı:

“.. Çalıların arasında bir şeyler olduğu belliydi. Önce dik yürüyen bir yaratığın kıllarla kaplı kafasını ve omuzlarını gördük. Kafası sanki omuzlarının arasına sıkışmıştı. Alçak çalıların arasına geçti.

Ona Kimsin? Konuş yoksa ateş edeceğiz diye bağırdık. Ağzından anlaşılır bir söz çıkmadı. Gırtlaktan gelen böğürmeler işittik. Üzerine doğru biri iki el ateş ettik. Yaratığın isabet alıp almadığını anlayamadık. Silah sesini duyduğu kesindi. Çünkü derhal arkasını döndü ve kaçtı. Beklide ona kurşun işlemiyordu…”


Bilinmeyen cilt l


Yorumlar

Belgeseller

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hamza baba’nın türbesi

Emir Sultan

İnanılmaz casus Eli Cohen